KUR'ANDAKİ HANİFLİK

 HANİF=TEKTANRICI=MONOTEİST=MUVAHHİD

HANİF DİN=İSLAM

-Ana Sayfa
-Haniflik Nedir?
-Aramızdaki Ortak Söz
-Hanif Müslümanlık
-Kur'anda Hz. İbrahim
-Kur'anda Haniflik Kavramı
-Kur'anda Millet Kavramı
-İbrahim'in Haniflik Tanımı
-Hz. İbrahim'in Kavmi
-Hz. Muhammed Hanif mi?
-Haniflikte Güzel Örneklik
-Neden Çarpıtma Yapılıyor?
-Fıtratımızdaki Güzellik
-Muvahhidlik = Haniflik
-Abese ve Haniflik
-Hümeze ve Lümeze
-Makam-ı Mahmud
-Övgüye Layık Konum
-Resullerimiz Korunmuştur
-Ayrım Yapmak Yasaktır
-Haniflik Kimin Tekelinde?
-Vakıa'daki Üç Grup
-Hanifçilere 100 Soru
-Kur'andaki Muhammed
-Allah Neden Açıkladı?
-Rabbimizin Özel Yardımı
-Hangisi Daha Değerli?
-Mevlid-i Şerif Anısına

BAZI YANILGILAR

-Arap/Yahudi Karşıtlığı
-"Slm Slm" Kimin Selamı?
- Kim, Neyi Dikte Etmiş?
-Söke Söke Almak

GERÇEKLER

-ZİG-ZAG ÖRGÜTÜ
-JORGE LUIS BORGES
-JANA KANDIRMACASI

HANİFDOSTLAR FORUM

-ALPEREN
Ali İmran-68

Şu bir gerçek ki, insanların İbrahim'e gönülce en yakın olanları, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir.

 

Kur'andaki Hz. Muhammed'i Tanımak

 

Amacım elçilerimizi yarıştırmak değil. Kimini kimine tercih etmek yada üstün tutmak da değil. Hepsi birbirinden güzel, güzide, seçkin, mümtaz, muazzez insanlardır. Hepsi bizim peygamberimizdir. Kur’anda bize anlatılan örnek tavırları hepimiz için örneklik teşkil eder. Amacım, Hz. İbrahim’i ısrarla öne çıkaran buna mukabil Hz. Muhammed’i küçümseyen zavallı bir zümrenin bu iddialarının saçmalığını bir nebze de olsa göstermektir.

 

Şurası muhakkaktır: Allah Tüm elçilere istisnası olmaksızın destekte bulunmuştur. Bu konuda mutabıkız. Hiç bir elçiyi diğerinin önüne çıkarmak veya birini diğerine üstün kılmak bizlerin haddi değildir. O Allah'ın bileceği iştir...Dedikten sonra gelelim üzerinde yorum yapılmamış ve/veya yorumdan kaçılmış diğer hususlara:


Önce şurada da mutabık olmalıyız. Tüm elçiler Haniftir. eğer burada mutabık değil isek iş daha büyük anlaşmazlığa gider ki üzerinde konuştuğumuz bu konu dahi anlamını yitirir. Şayet elçiler en azında hanif/öz iman = Aklen Tek bir kudretin YARATICI olarak varsayılması


Bu var sayma ile kitap bilgisi geldikten sonraki Allah'ın ismiyle (islam)  emir ve yasakları ile çerçevesi çizilmiş iman arasında şirklik bakımından bir menfilik olmamasına rağmen olgunluk (..olgunlaştırdım din olarak islamı seçtim) bakımından fark var. Bu vesile şu ayeti:

 

"....Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin....." daha önce sanki elçi imansız dolayısı ile müşrik veya kafir gibiymiş gibi kast etmezsek dahi okuyanların öyle algılayacağı şekilde kullanmayalım. Şayet bu ayet paste ediliyor ise nüanslar belirtilmeli. Sen kitap nedir bilmezdin........Soruyorum orda da Kitap mı vardı? (Muharref olanlar hariç) iman nedir bilmezdin........? işte buradaki nünasın vurgulanması lazım.

Şayet Elçiler kendilerine görev verilmeden önce kavimleri gibi puta tapan olsalardı yada hanif olmamış olsalardı.....Kendilerine görev verildikten sonra kendi kavmine/milletine karşı HIC BIR INANDIRICILIKLARI OLAMAZDI. En azından şöyle söylerlerdi "Şu an yalanladığın ilahlara/putlara dün birlikte tapmıyor muyduk?" inanın hiç bir elçinin inandırıcılığı kalmazdı ki; zaten Tam olarak sıfatlarıyla birlikte Bir Allah, teferruatı ile bir iman (islam) bilinmese dahi TEMEL/ÖZ/ÇEKİRDEK iman dediğimiz hanifliğin Risalet öncesi, elçilerin olmazsa olmaz özelliklerindendir diye düşünüyorum.

Aksini iddia edenler delilleri ve bu delillerin açılımları ve götürecekleri sonucuyla birlikte izah etmeleri gerekir.

Ayrıca sadece bu kısımdan dem vurup en önemli 2 unsur olana...Makamen mahmud ve alemlere rahmet konusu güme gitmemeli bu konuda biraz kafa yormalıyız diye düşünüyorum.

sadece "AlemLERE rahmet" deyimi dahi bence henüz tam anlamıyla tarafsız olarak araştırılmamış. Hülasa ben Hz. Muhammed konusunda ifrat ve tefritin olduğuna inanıyorum...hatta biliyorum/ruz

Hadisleri/mezhepleri din sayanlar Efendimiz hazretlerini şefaat makinasına çevirip nerdeyse yarı ilah haline getirirlerken.Diğer bir gurup o Muazzez peygamberi yerdi de yerdi, alçalttıkça alçaltılar (haşa) kör dahi ettiler......Biz diyoruz ki:

Bu iki tarafın da Hz Muhammed (AS)anlayışları hatalı.Gelin Dini Allah'a has kılanlar olarak.Tüm eski bilgileri elimizle itelim bir kenara ve Kur'ana göre yeniden bir Anlayış ortaya koyalım... Öylebir anlayış olsun ki ne tefrit ehlinden ne de ifrat ehlinden...."Siz bu kısımda hatalısınız" diyebilsin........Biz cevabı ayet olarak gösterip bu konudaki tanımın Allah tarafından olduğunu söyleyebilecek tarafsızlıkta bir anlayış olsun.

 

Resullerimizin hepsi güzel insanlardır ama Allah kimini kimine üstün kılmıştır. Bazılarıyla konuşmuş bazılarını da derecelerle yüceltmiştir.

 

Bakara 253. İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor.

 

Allah ile bazı Resullerinin arasını ayırmak, birini ötekine tercih etmek, kimine inanıp kimini inkar etmek yasaklanmıştır.

 

Bakara 285. Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."

 

Nisa 150. Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkär ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler.

 

Nisa 152. Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.

 

Buraya kadarki kısımdan anlıyoruz ki;  Peygamberlerin kimini kimine tercih etmek bu anlamda ayrım yapmak yasaktır ve kimi peygamber kiminden üstün, faziletli kılınmıştır.

 

Şimdi Hz. Muhammed’le ilgili bazı ayetlere göz atalım:

 

 

وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ

68/3-Senin için kesintisiz bir ödül var.

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ

68/4-Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.

 

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ

Enbiya 107. Ve biz seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik.

 

 

Hz. Muhammed ALEMLERE RAHMET olarak gönderilen TEK resuldür. Diğer peygamberler bir aileye, bir kavme, bir millete gönderilirken Hz. Muhammed ALEMLERE RAHMET olarak gönderiliyor. İşte tam burada durup düşünmek gerekiyor. Neden alem değil de alemler?

Ahrette sorgudan geçecek mükellef olan iki alem var

1- İnsanlık alemi (insanlar)

2- Cinler alemi (Cinler)

DIKKAT başka mükellef yok ki merhamet edilsin ya da cezalandırılsın.

sayalım bildiğimiz alemleri: İnsanlık alemi, cinler alemi, melekler (meleküt) alemi, bitkiler alemi, hayvanlar alemi........hadi bir kaç tane daha saydık ya sonrası........Hz Muhammed Mükellef olanlarla sorumlu iken. Neden AlmLERe rahmet......... Bunu vurgulamak la bir şey kastetmiyorum.Çizgimiz aynı bunu bulandırıp başka yerlere çekmeye elbette çalışanlar oldu olacaktır da.

Hz. Muhammed ALLAH’IN VE MELEKLERİNİN SALAT ETTİĞİ Resuldür. Sadece bu husus bile Hz. Muhammed’i küçümseyen zavallılara verilecek tokat gibi bir yanıttır.

 

Ahzap 21. Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.

 

Ahzap 56. Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e salat ederler/destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin.

Ahzap 57. Allah'ı ve resulünü incitenleri Allah dünyada da âhirette de lanetlemiştir. Onlar için, alçaltıcı bir azap da hazırlanmıştır.

 

Bu arada ahzab/56. ayet ile ilgili çağrışım yapan şöyle bir ayet gelebilir.

33/43 O,dur size ve meleklere, karanlıklardan aydınlığa çıkmanız için salat eden (destek veren). O müminlere karşı çok merhametlidir.

33/43 te size ve meleklere diyor............................

33/56 da ise: yine aynı şey söz konusu fakat dikkat bir temenni değil EMIR var......Ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima ..yani burada Efendimize ister salat selam ederiz istersek etmeyiz gibi seçeneğimiz yok çünkü Allah emir kipi kullanmış.

Yani 33/43 sadece sala var ike 33/56 sallu emri + vesellimu teslima var. Ayrıca sala kelimesinin namaz/dua/destek/temenni...vs gibi geniş anlamları var. Hangi ayette hangi anlam ön planda tutulmuş bunun analizi ayrı bir araştırma konusu.....

 

Hz. Muhammed bazı peygamberler gibi –kesin inananlardan olması adına- mucize istememiştir.

 

Bakara 259. Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum."

 

Peygamberimiz buradaki Resul gibi ölülerin nasıl diriltileceğini görmek ve böylece şüphelerini izale etmek istememiştir.


Bakara 260. Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için ..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.

 

Hz. İbrahim kalbinin yatışması adına Allah’ın ölüleri nasıl dirilteceğini görmek istemiştir. Ama Hz. Muhammed buna ihtiyaç bile duymamıştır.

 

Araf 143. Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: "Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben."

 

Hz. Musa  belki de kalbinin yatışması adına Allah’ı görmek istemiştir. Ama Hz. Muhammed buna ihtiyaç bile duymamıştır.

 

İsra 1. Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki, ayetlerimizden bazılarını kendisine gösterelim/kendisini ayetlerimizden bir parça olarak gösterelim diye kulunu, gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya/o en uzak secdegâha yürütmüştür. Hiç kuşkusuz, O'dur Semî' ve Basîr.

 

Allah’ın bazı ayetlerini göstermek için İSRA (gece yürüyüşü) yaptırdığı TEK Resul Hz. Muhammed’dir.

 

Necm 5-18. Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu. O, en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi. Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.  Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın yanında.  Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. Sidreyi örten örtmekte iken,  Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.

 

Yolculuk yaptırılarak Rabbimizin en büyük ayetlerine şahit kılınan, bu şerefe nail olan TEK Resul Hz. Muhammed’dir.

 

Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma (Makamı Mahmuda) ulaştırması umulur. (İsra Suresi 79)

 

Niceliğini ve nasıllığını kimsenin bilemediği ÖVGÜYE LAYIK konumu elde edebilecek TEK Resul Hz. Muhammed’dir. Başka hiçbir Resul için böyle özel bir konumdan bahsedilmezken sadece Hz. Muhammed’e bu makam vaad edilmiştir. Bu makamı Allah övgüye layık görmüştür. Bu durum o makamı çok çok önemli kılmaktadır. Ayrıca bu makamın dünyalık bir makam olmadığı ayetlerden anlaşılıyor. Bu durum Makamı Mahmud'u daha da ilginç hale getiriyor. Çünkü buradaki nüansları düşünecek olursak:

 

1- Makam, seçkin insanlar için verilmiş bir statüdür iken; bir de buna OVULEN sıfatını ekleyin...Yetmedi.......Allah'ın övgüsünü ekleyin...  Bu Makam'ı bir ölümlü değil, Allah övüyor!!! lütfen buna dikkat.

 

2- Öteki hayata SADECE Efendimiz için saklanan bu Övülmüş Makam nasıl kullanılacaktır!!! Neden ahrete mahsus kılınmıştır?

 

Hz. Muhammed’i küçümseyenler, ona laf sokmaya çalışanlar cahildirler. Cahil adamdan başkası bunu yapmaz. Bunu cahilliklerinden yapmıyorlarsa mutlaka bir kasıtları vardır. Aslen hanif olmayıp kendini hanif sayanlar aslında haniflikle alakaları olmayıp karma bir din+felsefe karışımı gibi bir şeye inananların, bu konudaki kasıtları nedir acaba? Bence Peygamberliğe oynamaktır.

 

Hz. Muhammed’i yüzünü ekşittiği için Haniflikten ihraç eden, bu hususu Peygamberliğine sürülmüş bir kara leke sayan zavallılara Allah Basiret, feraset ve iz’an, vicdan versin. Resullerimiz de insan olduklarından dolayı bazen zaafları olmuştur. Bu normaldir. Örneğin Hz. Musa sihirbazlarla olan karşılaşmasında Allah’ın kendi tarafında olduğunu bildiği halde korkmuştur. Bu doğaldır zira onlar da beşerdir. Bazı peygamberler toplumlarını bırakıp kaçmıştır bazıları da toplumlarının negatif tavırlarına illallah demiştir ve beddua etmiştir. Bunlar da onların insan oldukları gerçeği göz önünde bulundurulduğunda normal karşılanacak bir durumdur.

 

1- Hz Muhammed alemlere rahmet (ayet)
 
2- Kur'an alemlere rahmet (ayet)
 
3- Hz Muhammed canlı Kur'an (o hevasından konuşmaz) => İse
 
Hz Muhammed alemlere rahmet = ..........?

 

Evet bu soru işaretinin karşısına hangi cümle gelmelidir? Gerçekten kendi Peygamberimiz hakkıyla tanıyabiliyor muyuz? Her peygamber kendi ümmetiyle hesaba çekilecek ise, Efendimizi daha iyi tanımalıyız. Onu daha iyi tanıyalım ki: "....onda sizin için güzel örnekler var" ayetini gündelik hayatımızda yaşayabilelim. Tanımadığımız bir elçiyi ne kadar örnek alabiliriz?

 

Not:

1- Bu konuda Mustafa İslamoğlu’nun Üç Muhammed isimli kitabını okumanızı öneririm. Kitapta indirgemeci ve yüceltmeci yaklaşım sorgulanmakta ve İnsan Muhammed gerçeği vurgulanmaktadır. http://www.mustafaislamoglu.com/

 

[email protected]