Yazanlarda |
|
Eren Erdem Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 484
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hanif Müslümanlık
Öncelikle belirteyim, Haniflik ile Hanefi mezhebi arasında bir alaka yoktur. Hanefilik beşeri bir düşünce iken, Haniflik Allah’ın Kuran’da belirttiği bir kavramdır.
Fazlaca kavram ile bütünleştiğimiz şu günlerde, bir kavram karmaşası da Haniflik mi ? Müslümanlık mı? Şeklinde oluşmaya yüz tutmuştur. Meseleyi net biçimde idrak edebilmek adına, Kurani bir pencere ile inceleyelim.
Hanif kelimesi, h-n-f kökünden gelen, hanef yapmış kişi manasında bir kelimedir. Kuran’da 10 yerde tekil(Hanif), 2 yerde çoğul(hunefa) olarak geçmektedir. Hanef yapmak , yanlış olandan doğruya yönelmiş(180 Derece dönmüş gibi) manasına geldiği gibi, Kuran’da Hanif, Hanef yapmış ve tüm şirk düşüncesinden Tevhide yönelmiş, Allah’ı teklemiş/birlemiş, manasında kullanılmaktadır. Yani Hanif bir kişide temel kıstas, Allah’ı birlemek/Teklemek tir. Peki bu kavram ile Müslümanlık arasında nasıl bir bağ mevcuttur ?
Öncelikle kurulacak analoji evvelinde ŞİRK kavramını iyi anlamak gerekmektedir. Şirk = Şirkettir. Çok ortaklı İLAH şirketi. Bu şirketin oluşmasındaki temel faktör, yönetim kurulunda Allah’ın var olması, fakat yanında hükümde ortak farklı varlıklarında bulunmasıdır. Hanif kavramının işlevselliğini idrak edebilmek adına ŞİRK olgusunu iyi bilmek gerekmektedir. Peki nedir ŞİRK ?
Şirk
Şirk kelimesinin anlamını nitelik olarak ifade edersek eğer, TEKleştirmenin karşıtı diyebiliriz.Yani Tekil fıtrat imanından, çok ortaklı uluhi bir inanç sistemine geçişin temel adı şirktir. Kuran’da en geniş kapsama sahip olan kavram şirk’tir. Şirk, Allah’ın kesinlikle reddettiği ve asla affı olmadığını belirttiği bir tavırdır. Allah’a hüküm de dahil olmak üzere, herhangi bir şekilde eş tutmak, Kuran deyimi ile Şirk’tir. Bu tavrı sergileyen kişi ise Müşriktir.
Şirk’te temel sıkıntı, şirkin putperestlik olarak algılanmasıdır. Oysaki Kur’an, şirk unsurunun gerçekleşmesi için öncül bir Allah kabulünün var olduğunu tanımlamaktadır. Yani kişi Allah’a inanmalı ki O’na ortaklar koşsun. Aksi taktirde zaten gerçekleşen durumun adı Küfür(Gerçeğin üzerini örtmek) olacaktır.
Nice hayvanlar var, kendi rızkını taşıyamaz. Allah onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî'dir O, Alîm'dir. Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş'i ve Ay'ı kim boyun eğdirdi?" diye sorarsan, mutlaka şöyle diyecekler: "Allah!" Peki nasıl döndürülüyorlar? Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayar da ölçülü verip kısar da. Allah herşeyi çok iyi bilir. Onlara, "Gökten suyu kim indirdi de onunla toprağı ölümünden sonra canlandırdı?" diye sorsan, mutlaka "Allah!" derler. De ki: "Hamt Allah'adır. Fakat onların çokları akletmiyorlar." Ankebut suresi 60-64
Ayetlerde vurgulanan gerçek, şirk koşanların Allah kabulünün varlığını bizlere göstermektedir. Yani müşrikler Allah’ı kabul etmektedirler. Din kelimesinin bir anlamı, ’’Hüküm’’dür. Din Allah’ın hükümsel anlamda beyan ettiği bir totalitedir. Bu totaliteye bakış ile ilgili olarak bizlere şöyle bir ifade kullanılmıştır:
Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. Ama insanların çoğu bilmiyorlar.
12- Yusuf Suresi 40
26-Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.
27-Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.
18- Kehf Suresi 26,27
Ayette bizlere hükmün/Dinin sadece Allah’a ait olduğu açık şekilde beyan edilmektedir. Din Allah’ındır. O’na aittir. Tüm hükümler ve kapsamlar Allah’ın belirlediği çizgiler üzerinden gerçekleşmek durumundadır.
Bu bağlamda vahyin yeterliliği ve tamamlanmışlığı üzerine :
Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik..
16- Nahl Suresi 89
Rabbinin sözü hem doğruluk, hem adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur.
6- Enam Suresi 115
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?
6- Enam Suresi 114
Kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
6-Enam Suresi 38
Şeklindeki ayetlerde beyan etmiştir.
Allah, dinin kendisine ait olduğunu, din ile ilgili tüm yeterliliklerin vahyinde mevcut olduğunu beyan etmektedir. Bu bağlamda Din = Kuran’dır.
Allah Resulü ise zaten bu vahyin dışında hiçbir iş yapmadığını:
De ki “ Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”
21-Enbiya Suresi 45
Böylece biz seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete sana vahyettiklerimizi okuman için gönderdik.
13-Rad Suresi 30
Bu Kuran, bana, sizi ve ulaştığı kimseleri uyarmam için vahyolundu.
6-Enam Suresi 19
Onlara ayetlerimiz açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar “Bize bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” dediler. De ki “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece vahyolunana uyuyorum.”
10-Yunus Suresi 15
Ey elçi. Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmayacak olursan elçiliğini tebliğ etmemiş olursun.
5- Maide Suresi 67
De ki: “Sizi ve kime ulaşırsa kendisiyle uyarmam için bana bu Kuran vahyedildi.”
6- Enam Suresi 19
Şeklindeki ayetler ile bildirilmektedir. Allah Resulü, asla Kuran çizgisinden ve yeterliliğinden dışarı çıkmamıştır. Bu bağlamda kendisine isnad edilen Kuran dışı, Kuran ile çelişkili tüm sözlerden münezzehtir. Resule itaat ancak ve ancak Kuran ile mümkündür. Nitekim Resulullah’ın vefatının ardından gelişen siyasal olayları incelediğimizde, zaten günümüze gelen kaynakların sağlıksızlığı hakkında fikir edinmiş oluruz. Emevi döneminin tüm vahşetiyle donanmış, Allah ile Resulü ayrı birer merci haline getirmiş anlayış, kesinlikle Hükümde ortak tutuculuğun en tehlikeli ve görünmez hallerindendir.
Din konusuna da biraz değindikten sonra, Şirkin Allah’ın hükmüne herhangi bir müdahaleyi kapsayacağını anlamış olduk. Yani Tek merkez olan Kuran’ı, merkez dışına çıkartıp, aslı belli olmayan hüküm odaklarını merkeze oturtmak, Allah adı ile aldatmaktır.
Fatır suresi 5. ayet :
Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın. Gibi bir ifadeyi boş yere kullanmamıştır. Allah adı ile aldanmak Şirkin en karanlık tarafıdır.
Diğer yönleriyle Şirk, Allah’a ait olan tüm vasıfları farklı varlıklara isnad etmektir diyebiliriz. Bir örnek ile:
Şah damarımızdan yakın olan Allah ile aramızda hiçbir mesafe yok ike, aracılar-yaklaştırıcılar tutarak, O’nun yetersizliğini bilmeden kabul etmek. Allah dışındakilere dua etmek. Allah’ı şekil-kalıplara sokmak vs vs vs…
Bir de farklı olarak,1400 sene önce bize bildirilmiş olan ŞERİAT yasalarına aksi davranış sergilemektir. Şeriat dediğimde akıllara Siyasi Rejim gelecektir. Hayır!
Şeriat = Evrensel işleyiş yasalarıdır. Kısacası fıtrat üzerindeki her zerreyi kapsayan yasalar bütünüdür. İşte bu yasaların tüm hükümleri Kuran’da açık şekilde beyan edilmiştir. Yasaların sonuçlarına alenen müdahale, bizzat sistemi yetersiz görmek demektir. Bunun adı ŞİRKTİR.
Kuşların uçmasından, ağlarken gözden yaş gelmesine kadar. Tamamı Şeriattır.
Kısaca özetlersek eğer, Tevhidi(Tekleştirici) olmayan her şey Şirktir. Hükümde,anlayışta,metodolojide,icazette vs vs…
Mezhepleşmek, ayrı hükümleri farzlaştırıp, helal-haram tayin etmek. Bu Şirkin aleni halidir. Nitekim vahiy mesajında :
Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.
6-Enam Suresi 159
Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar. Nahl 116
Vahiy dışı haram ve helalleri Resule dayandırmak saçmadır.Nitekim yukarıda, Resulün vahiy dışına çıkmayacağı ile ilgili bilgileri beyan etmiştik.Bu bağlamda Hükümde/Dinde hizipleşmek = Allah adına hüküm koymak/yalan uydurmak!
İşte genel olarak, Allah’a ait olan hüküm ve yasaların tamamının TEK odaklılığını saptırmanın adıdır Şirk.
Şimdi şirk konusunu yüzeysel olarak incelemiş olarak, Hanifliği daha temel düzeyde ele alalım.
Haniflik = Tüm Şirk ve Şeriklerden uzak olmak-yüz çevirmek. Tekil fıtrat imanına yönelmek!
180 Derece dönmek, tüm bu sapkınlıkları yaşamdan çıkarmak ve Nefsi arındırmaktır.
Bu bağlamda, Müslümanlık ile Haniflik arasındaki temel fark şu noktadadır. Yukarıda verdiğimiz yüzeysel şirk bilgileri nazarınca, Şirk için gerekli koşul, kişinin Müslüman olduğunu beyan etmesi, yani Allah’a inanmasıdır. Müslüman = Teslim olan demektir. Kişi bu iddiayı ortaya atar. Teslimliğinde Şirk unsurlarının yaşamında olması ART NİYET sonucu değildir. Bilgisizlik ve ATALAR öğretisinden beslenmiş olması kişinin ŞİRK batağına düşmesinin temel nedeni sayılabilir.
İşte Hanif Müslüman = ‘’Tüm sapkın düşünceleri yaşamdan çıkartıp, Şirkten yüz çevirip Teslim olan’’ demektir.
Şu da emredildi: "Yüzünü, bir hanîf olarak dine çevir. Sakın müşriklerden olma!" (YÛNUS suresi 105. ayet)
Önemli bir nüans farkı görebiliriz. Yüzünü bir HANİF olarak çevir. Önce Hanif ol, o şekilde Dine yönel! Hükümlerin kabulünü o şekilde gerçekleştir. Evrensel Yasaları o şekilde yaşamına sok!
Aksi takdirde yaşanan sorunların günümüzdeki tezahürü, İsra 16. ayetin Ülkemizde işlemekte olmasıdır.
Hanif Müslümanlık, Hükümde/Dinde Allah dışında hakem aramamaktır.(bkz Enam 114.ayet) Hanif Müslümanlar, Şirksiz/koşulsuz biçimde yüzünü dine çevirenlerdir.(bkz.Yunus 105.ayet.) Hanif Müslümanlar, Salatı vahye göre ikame ederler, zayi etmezler.( bkz. Maun 4.ayet) Hanif Müslümanlar, Allah ile Resulleri ayrı merciler olarak görmezler. Hükümde tek kıstas VAHİYdir. (bkz. Enbiya 45.ayet) Hanif Müslümanlar, Allah’ın kendilerine şah damarlarından daha yakın olduğunu bilir ve hiçbir aracı tayin etmez! Başvurusunu bizzat kendisi yapar!(bkz. Zümer 3.ayet)
Kısacası Hanif Müslümanlık, Hakikatin özüdür. Tek kıstası Rahmanın sözüdür!
Şimdide Kuran’da Hanif İbrahim olarak bizlere tanıtılan, Allah Resulü İbrahim a.s hayatını bir kez daha okuyalım :
Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku: (Şuara Suresi, 69)
İbrahim, ne yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi. (Al-i İmran Suresi, 67)
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi. O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) onu seçti ve doğru yola iletti. (Nahl Suresi, 120-121)
Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır. Hani o, Rabbine arınmış(selim) bir kalp ile gelmişti. (Saffat Suresi, 83-84)
Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir Peygamberdi. (Meryem Suresi, 41)
İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)
Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. İbrahim'e selam olsun. Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandır. (Saffat Suresi, 108-111)
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)
Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik. (Enbiya Suresi, 51)
Hz. İbrahim'in Allah'a Kesin Bilgi İle İman Etmesi
Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüşve demişti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti. Ardından Ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim rabbim" demiş, fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti, "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum." Sonra Güneş'i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." (Enam Suresi, 75-78)
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuştut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
Hz. İbrahim'in, Babasını ve Kavmini Tevhide Davet Etmesi
Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum." (Enam Suresi, 74)
Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi birşeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım. Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır. Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun." (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git." (İbrahim "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi. "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 42-48)
Kavmini Uyarıp Korkutması
Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı? "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu? "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk. (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü? Hem siz, hem de eski atalarınız? İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; Bana yediren ve içiren O'dur; Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur, Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (Şuara Suresi, 70-82)
Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizler neye tapıyorsunuz? Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz? Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?" (Saffat Suresi, 85-87)
"Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 17)
Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir? "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler. Dedi ki: "Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." 'Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?" "Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim. Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım." (Enbiya Suresi, 52-57)
Hz. İbrahim'in Duası
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat; sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver. Beni nimetlerle-donatılmışcennetin mirasçılarından kıl, babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır. Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme, Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." (Şuara Suresi, 83-88)
Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri Peygambere ve iman edenlere yaraşmaz. İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, 113-114)
Hz. İbrahim'in Putları Kırması
Sonra yıldızlara bir göz attı. "Ben, doğrusu hastayım" dedi. Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar. Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: "Yemek yemiyor musunuz?" dedi. "Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?" Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. (Saffat Suresi, 88-93)
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler. "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" "Hayır" dedi. "Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin. Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler. Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin." Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?" (Enbiya Suresi, 58-67)
Dedi ki: "Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır." (Saffat Suresi, 95-96)
Hz. İbrahim ve Nemrut
Allah, kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)
Hz.İbrahim'in Yakılmak İstenmesi
Dediler ki: "Eğer (birşey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun." (Enbiya Suresi, 68)
Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın." (Saffat Suresi, 97)
Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık. (Enbiya Suresi, 69-70)
Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları alçaltılmışlar kıldık. (Saffat Suresi, 98)
Hz. İbrahim ve Hz. İsmail
Onu ve Lut'u kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık. (Enbiya Suresi, 71)
Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini Peygamber kıldık. (Meryem Suresi, 49)
(İbrahim) Dedi ki: "Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir." "Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et." Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşa, beni sabredenlerden bulacaksın." Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. İbrahim'e selam olsun. Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandır. (Saffat Suresi, 99-111)
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
Hz. İbrahim ve İsmail'in Mekke'ye Gelişi
Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut. Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan ederse elbette Sen, bağışlayansın, esirgeyensin. Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler. Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir. Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla" (İbrahim Suresi, 35-41)…….
muhabbetle
Eren Erdem [email protected]
|
Yukarı dön |
|
|
kuranyeter Ayrıldı
Katılma Tarihi: 04 subat 2008 Yer: Antarctica Gönderilenler: 204
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
.
|
Yukarı dön |
|
|
msp1955 Yasaklı
Katılma Tarihi: 24 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 36
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
HALA MÜSLÜMAN OLMAYACAKMISINIZ?.
(BAKARA suresi 120. ayet):
وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُو 83;ُ وَلاَ النَّصَا 85;َى حَتَّى تَتَّبِع 14; مِلَّتَه 15;مْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْ 78;َ أَهْوَاء 07;ُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْم 16; مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ
Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
(MÂİDE suresi 51. ayet):
يَا أَيُّهَا الَّذِين 14; آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذ 15;واْ الْيَهُو 83;َ وَ النَّصَا 85;َى أَوْلِيَ 75;ء بَعْضُهُ 05;ْ أَوْلِيَ 75;ء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلّ 14;هُم مِّنكُمْ فَإِنَّه 15; مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْم 14; الظَّالِ 05;ِينَ
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.
kuranyeter Uzman Uye
Katılma Tarihi: 04 subat 2008 Yer: Antarctica Gönderilenler: 108 |
Gönderen: 27 nisan 2008 Saat 14:59 | Kayıtlı IP |
|
|
selam eren bey .
bu yazdığın güzel yazı da dikkatimi çeken bir ayet üzerine size bir takıldığım konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum.
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
bu ayet gereği bir resulun teslimiyeti var.
44. Ona denildi: "Köşke gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu/zemindir." Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum."
bu ayet gereğide melikenin resulle birlikte bir teslimiyeti var
peki bizim teslimiyetimizde esas alacağımız ayet hangisi
alttaki ayetide dikkate alırsak.
78. Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız.
selam üzerine
bilge erdemliktir erdem bilgedir:)) |
kuranyeter Uzman Uye
Katılma Tarihi: 04 subat 2008 Yer: Antarctica Gönderilenler: 108 |
Gönderen: 27 nisan 2008 Saat 14:59 | Kayıtlı IP |
|
|
selam eren bey .
bu yazdığın güzel yazı da dikkatimi çeken bir ayet üzerine size bir takıldığım konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum.
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
bu ayet gereği bir resulun teslimiyeti var.
44. Ona denildi: "Köşke gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu/zemindir." Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum."
bu ayet gereğide melikenin resulle birlikte bir teslimiyeti var
peki bizim teslimiyetimizde esas alacağımız ayet hangisi
alttaki ayetide dikkate alırsak.
78. Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız.
selam üzerine
bilge erdemliktir erdem bilgedir:)) |
__________________ mehmet selim polat
|
Yukarı dön |
|
|
HAKgelenek Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
sayın msp öncelikle yazıları kopyalamıyın alıntı yaparsanız daha sağlıklı olur
ikincisi sizin müslüman olma şeklinizin kuranda yeri yok
3üçüncüsü burdan ne demek istediğinizi daha sağlıklı bir şekilde açarsanız gerekli cevabı alacaksınız.
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ehli sunnete siz musluman degilsiniz sirk icresinsiz
deyen oldukca...
ehli kurana ayni sekilde cevap veren bulunacaktir...
her iki yaklasimda asiriliktir...
mutedil yol bu farkliliklari kabullenerek beraberce
hakikat arayisina devam etmeye calismaktir...
bu asiri gorusler arasinda sakince bilgi alisverisinde
bulunmaya calismakta pek zor...
karsilikli asiriliklar birbirini besliyerek
buyuyor...buna firsat verildikce saglikli muzakere
ortami olusmasina imkan kalmiyor...
ehli sunnet arkadaslarin da ehli kuran arkadaslarinda
siz musluman degilsinize kadar varan ifadeleri oluyor...
gerci musluman olmayan kisilerde buraya gelip burdan
istifade etmeliler...
hatta bir tane ben ateistim musluman degilim diyen
kisinin buradaki muzakerelerden faydalanarak artik bende
musluman olmak istiyorum dedigi gunu gormek dunya ya
bedel olmaz mi...
boyle guzel bir sonuc belki hepimizin hatalarini
affettirmeye yeter bile...
karsilikli saygi ve sevgiyi koruyarak muzakerelere devam
edelim...belki bir kisinin hakikati gormesine vesile
oluruz ....
|
Yukarı dön |
|
|
HAKgelenek Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam sana asım.
yaptığın tespit doğru ama ehlisünnet inancına bağlı olan her insana bu tavırla yaklaşılmıyor kişinin istediği cevabı kişiye vermek en doğal hakkımız.
sünneti inkar edenlerin yahudilere hizmet ettiğini söyleyen insanlar ile senin gibi doğruyu bulma adına mücadele eden bir saygına tabiki aynı uslup ile cevap veremessiniz.
vahy kiminle nasıl konuşlur buna en büyük örnek abese suresinde kör adamın vahyi istemesini ve vahyi istemeyen kişiyi düşünün adamın amacı gelip burda hakaret etmeden öteye geçmediği için ona vahy anlatmak mümkün değildir.
amacı doğruyu bulmak isteyen kör bile olsa vahy ona ulaşacaktır bundan şüphemiz olmasın.
yoksa hepimiz zamanında ehlisünnet inancını bir dönemde olsa yaşadık doğruyu bulma adına atacağın adıma ALLAH yardım edecektir yeterki site baskını yapıp hakaret olmasın.
selam olsun güzel düşünüp davrananlara
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
|
Yukarı dön |
|
|
|
|