Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Müslüman mısınız, abd-i memlûk mu?
[email protected]
Başlığı şöyle de atabilirdim: ‘Abd-i memlûk’tan özgür bireye geçmedikçe...
‘Abd-i memlûk’ tâbiri, Kur’an’ın en hayatî kavramlarından biridir. Kur’an’ın, insan onuruna aykırı bularak eleştirdiği ‘abd-i memlûk olmak’ nedir?
Abd-i memlûk; sözlük anlamıyla, ‘birilerine mülk olmuş, eşyalaşmış köle kişi’ demek.
Eşyaya dönüştürülmüş, kullaştırılmış insan demek. Daha doğrusu, abd-i memlûk,
insan kılığında eşya demek
Abd-i memlûk’un iğretiliği, bönlüğü, yaratıcılıktan, özgürlükten, isyan ve direnişten uzaklığı bakın nasıl eleştirilmiş:
“ Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası
durumunda bir kul/köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan
gizli-açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?!”
“Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi konuşmaz; hiçbir şeye gücü yetmez; efendisi/yöneticisi üstünde sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaleti özendiren kişi ile aynı olur mu?” (Kur’an, Nahl, 75-76)
İslam dünyasının biricik derdi ve belası bu:
Kula kulluk.
Ve daha büyük belası da şu:
Kula kulluğu Allah’a kulluk sanmak...
İslam dünyası, abd-i memlûk olmaya tahammülü kader bilen birbuçuk milyarlık bir kitle. Parası var, nüfusu var, toprakları çok değerli, tarihi, kültürü zengin, dini mükemmel... Ama kahır ve sefaletten kurtulamıyor. Boyunduruk altında. Ezik ve perişan...
Neden? Sebep tek:
İslam dünyası, abd-i memlûk olma illetinden kurtulamıyor. Bu illet, acaip bir illet. Bir illet ki, devası, sadece ona tutulanın elinde. Derdi çekenin kurtulmaya, acı ilacı içmeye karar vermesi şart. Aksi halde dünyanın hiçbir doktoru, isterse lokman hekim olsun, çare bulamaz. Çağdaş-evrensel insanlık değerleri çareyi göstermiş; ama umursayan yok. İslam dünyasının iman kaynağı olan Kitap da yolu göstermiş; onu dinleyen de yok. Peki, ne olacak?
“Gerçek şu ki, Allah, bir toplumun yüz yüze geldiği şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez.” (Kur’an, Ra’d, 11)
İslam dünyası her şeyden önce insanının iç esaretini değiştirmeli, bireyin beynindeki ve ruhundaki prangaları kırmalı, yani insanı kula kul olmaktan kurtarmalı.
Müslüman kitleler kula kulluğa isyan etmeli. Yoksa sürünmeye devam ederler. Çünkü kula kulluk bitmedikçe kahır ve utanç da bitmez.
Kula kulluğu din yapanların din diye dayattıklarını uygar dünya ilkellik, barbarlık olarak görüyor. Sonra da siz kalkıp bu dünyadan “Bize ve dinimize saygı gösterin!” diye talepte bulunuyorsunuz.
Aklımızı işletmediğimizin bir kanıtı da bu...
Frankfurt’ta ‘Müslüman’ bir adam, 11 yaşında bir kızla evleniyor. Nikâhı kıyan, kula kulluk illetinin fıkıh simsarı, paralı imam.
Olay duyulunca, Alman devletinin organları soruşturma açıyor. Suçun adı: Irza tecavüz. 11 yaşındaki kızı ‘evlilik’ adı altında kapatan kişinin savunması şu: “Dinimiz izin veriyor.” (Cumhuriyet, 4 Şubat 2005)
Yani yediği herzeyi savunmak için dini kirletiyor.
Kimse çıkıp sormuyor: Dinin ana kaynağı Kur’an’da 11 yaşında kızla evlenmek var mı? Yok! Kim verdi din adına bu izni? Din üzerinde saltanat kuran sarıklı-takkeli despotlar, Arap âdetlerini dinleştiren fistanlı zorbalar.
Bu iddiayı geçerli kılmak için Hz. Peygamber’e de iftira ettiler. “Peygamberimiz de Hz. Aişe ile 8-10 yaşında iken evlenmişti” dediler. Daha doğrusu bu yalanı uyduran Emevî kodamanlarıyla Haçlı oryantalistleri onayladılar. Oysaki, Peygamberimiz Hz. Aişe ile evlendiğinde Aişe 17-18 yaşlarındaydı. (Bu konunun ayrıntıları için bizim ‘Asrı Saadetin Büyük Kadınları’ adlı kitabımızın Hz. Aişe bölümüne bakılmalıdır.)
Müslüman daha bu gerçeklerden habersiz.
Peki, siz bu despotların hurafelerini neden hâlâ din diye dünyanın önüne çıkarıyorsunuz?
Allah ile aldatmanın sarıklı-takkeli şeytanları (Kur’an bunlara ‘şeytan evliyası’ diyor) bunların din olduğunu, bunlara karşı çıkanların Allah’ın kulluğuna ters düşeceklerini söylüyorlar. Ve siz de sessiz sadasız seyrediyorsunuz.
Allah’a kul olmayı kula kul olmakla eşitleyen firavunluklara karşı çıkma, hatta onları eleştirme duygusuna sahip değilsiniz. Böyle ise sizi kim kurtarabilir? Hiç kimse.
Kurtarmak adı altında toprağınızı işgal edip nimetlerinizi sömürebilirler ama kurtaramazlar. Irak örneği ortada…
Kurtuluşun emaresi bile yok. O emare ne? Emperyalizmin ocağına incir diken, emperyalizmi mağlup edip ona rağmen devlet kuran Müslüman lider Gazi Mustafa Kemal’e karşı, emperyalizmi memnun etmek için yürütülen düşmanlığı bırakıp mazlum milletlerin öncüsü Atatürk’ün idrak, strateji ve mirasından yararlanmak.
Ve şunu unutmamak:
Atatürk’e düşmanlık, Haçlı firavunlarla, onların içteki işbirlikçilerinin ittifakıyla yürütülmektedir. Türkiye’nin, Ortadoğu’nun ve hatta tüm Müslüman dünyanın selameti bu namert düşmanlığın etkisiz hale getirilmesine bağlı.
Görünürde başka bir yol yok.
Ve siz, görünürdeki bu yola asla ayak basmıyorsunuz.
|