HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: KUR’AN’DAKİ MUSA İLE BİLGİN KUL KISSASI Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Suzi
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 28 mart 2006
Yer: United States
Gönderilenler: 150
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Suzi

 
 KUR’AN’DAKİ MUSA İLE BİLGİN KUL KISSASI
 
Allah’a kayıtsız şartsız teslim olma ve geçici şeylerden  uzak durma konularında önemli bilgi ve ilkeler içeren Kehf suresinin bünyesindeki “ashab-ı kehf (mağara arkadaşları)”, zengin adam-yoksul adam, Musa ile “bilgin kul” ve Zülkarneyn ile Ye’cüc Me’cüc kıssaları, bizler için ibret dolu birer örnek teşkil etmektedir.
Ancak, bu kıssalardan bir tanesi, Musa ile “bilgin kul” kıssası, İsrailiyat kültürü altında âdeta rivayet bombardımanına tutulmuş ve bu konuda binlerce hikâye, menkıbe yazılmıştır. İşin kötü tarafı, bu rivayet bombardımanı sonucunda Kur’an’dan onay almayan ve İslâm ilkeleri ile kesinlikle bağdaşmayan,
Veli,
Hızır,
İlm-i Ledün
Kulların gaybı bilebilmeleri,
Velinin nebiden üstünlüğü
gibi bir çok abuk sabuk inanış, ne yazık ki Müslümanlara kabul ettirilmiştir.
Bizim bu makaleyi yazmamızdaki amaç, işin gerçeğini kardeşlerimizle paylaşıp, kardeşlerimizi İsrailiyat batağından uzak tutmaktır.
 
Musa ile “bilgin kul” kıssası, Kehf suresinin 60 – 82. ayetlerinde anlatılmıştır. 60 – 64. ayetler, Musa’nın yolculuğa çıkışı, genç yardımcısı, sahra (iki denizin birleştiği yer),  balık konularını içermekte, “bilgin kul” ise 65. ayette ortaya çıkmaktadır. 60 – 64. ayetlerde anlatılanlar da önemli olmakla birlikte, rivayet bombardımanın bu ayetlerdeki hasarı imanı, tevhidi zedeleyecek boyutta değildir. Bu sebeple biz, bu kısmın sadece mealini vermekle yetinip, yorumlarımızı, yanlışa, batıla ve hurafeye malzeme yapılan 65 – 82. ayetler için yapmış bulunuyoruz.
 
60 – 80. ayetlerin meali:
 
60- Ve bir vakit Musa genç hizmetçisine “Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya
       kadar durmayacağım, yahut senelerce gideceğim.” demişti.
61- Bunun üzerine iki denizin birleştiği yere vardıklarında ikisi de balıklarını
       unuttu. O zaman o  denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuştu.
62-  Bu şekilde geçtikleri zaman genç hizmetçisine: “Getir kuşluk yemeğimizi;
        gerçekten biz bu yolculuğumuzda yorulduk.” dedi.
63-  Genç: “Gördün mü? Büyük Kaya’ya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı
        unuttum; onu anmamı muhakkak şeytan unutturdu. O, şaşılacak bir şekilde
        denizdeki yolunu tuttu.” dedi.
64-  Musa, “İşte bu, aradığımızdı!” dedi. Hemen izlerini takip ederek gerisin geri
       döndüler.
65-  Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet
       vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66-  Musa ona: “Doğru yol konusundaki sana öğretilenden bana da öğretmen
       şartıyla sana tâbi olabilir miyim?” dedi.
67-  O: “Doğrusu sen benimle beraber olmaya sabredemezsin.
68-  Ve havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin!” dedi.
69-  Musa: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem.”
       dedi.
70-  O: “O halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki
        ben sana ondan söz açıncaya kadar.”
71-  Bunun üzerine ikisi beraber gittiler; nihayet gemiye bindiklerinde tuttu
        gemiyi yaraladı. Musa: “A, içindekileri boğmak için mi yaraladın onu?
        Doğrusu kötü bir şey yaptın!” dedi.
72-  O: “Demedim mi ki sen benimle beraber olmaya sabredemezsin?” dedi.
73-  Musa: “Unuttuğum şeyle beni suçlama ve bu işimden dolayı bana güçlük
        çıkarma!” dedi.
74-  Yine gittiler nihayet bir delikanlıya rastgeldiler; tuttu onu öldürüverdi. Musa:
        “Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu çok kötü
         bir şey yaptın!” dedi.
75-  “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?” dedi.
76-  Musa: “Eğer bundan sonra sana birşey sorarsam, artık benimle arkadaşlık
        etme! Doğrusu tarafımdan beyan edilecek son özre erdin.”
77-  Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek
        istediler. Ancak onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken
       orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa:
       “İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın” dedi.
78-  O: “İşte bu, seninle benim ayrılmamız olacak! Şimdi sana o sabredemediğin
        şeylerin iç yüzünü haber vereyim.
79-  Önce gemi, denizde çalışan birtakım zavallılarındı. Ben onu kusurlu hale
        getirmek istedim; çünkü ötelerinde bütün sağlam gemileri gaspedip alan bir
        kral vardı.
80-  Delikanlıya gelince, anne-babası mümin kimselerdi. Onun, o ikisini
        azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korktuk.
81-  İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve
        merhamet bakımından daha yakınını versin.
82-  Ve gelelim duvara; o, şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için  bir define
        vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için Rabbin onların erginlik çağına
        ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Bu, Rabbinden bir rahmet olmak
        üzeredir ve ben onu (duvar doğrultma işini) kendi görüşümle yapmadım. İşte
        senin sabredemediğin şeylerin açıklaması!" dedi.
 
 
Yukarı dön Göster Suzi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Suzi
 
Suzi
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 28 mart 2006
Yer: United States
Gönderilenler: 150
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Suzi

65 – 82. ayetlerin tefsiri:
 
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, bu ayetlerde anlatılan serüven, binlerce rivayet ve menkıbeye kaynak olmuştur. Daha doğrusu, bu  uydurmaların türediği esas kaynak bu ayetler değil, bu ayetler hakkındaki Ubeyy b. Ka’b rivayetleridir. Ubeyy b. Ka’b sayesinde; Hızır adında bir süpermenimiz; elifi görse mertek sanan İlm-i Ledün sahibi köşe bucak post serip cennet pazarlaması yapan bir çok evliyamız; havada uçup suda yürüyen, dağların arkasını ve yıllar sonrasını ayan beyan görüp anlatan, peygamberden üstün tutulan velilerimiz olmuştur.
Bu bombardımanın amiral gemisi ise İbn-i Kesir’in rivayet tefsirleri kitabıdır.
Şimdi, bu saçmalıklara dayanak kabul edilen ayetlerin gerçek anlamlarını inceleyelim ve bakalım gerçekten bu ayetler ile bu saçmalıklar arasında bir bağıntı, bir benzerlik var mı?
 
 
65.   Ayet:
 
  Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet
  vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
 
Musa ile yardımcısının Sahra’da (iki denizin birleştiği yerde) buldukları kul bize göre bir peygamberdir. Çünkü ayette “Biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik” denmiştir. Biz biliyoruz ki Yüce Rabbimiz bu ifadeyi başka ayetlerde de peygamberlerine verdikleri için kullanmıştır:
 
Zühruf; 31 – 32: Yine dediler ki: “Bu Kur’an, şu iki kentin birinden, bir büyük
                 adama indirilmeli değil miydi?”
                 Ne! Yoksa Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Şimdiki
                 hayatta, onların geçimliklerini aralarında paylaştıran, birbirlerine iş
                 gördürmeleri için, kimini kimine derecelerle üstün kılan biziz. Rabbinin
                 rahmeti, onların topladıklarından daha iyidir.”
 
Kasas; 86: Sen, Kitab’ın sana verileceğini hiç ummazdın. O ancak Rabbinin bir
                  rahmetidir. Öyleyse, sakın inkârcılara arka çıkma!
 
“Bilgin kul”un peygamber oluşunun bir diğer delili ise; “bilgin kul”un 82. ayette, duvar doğrultma işini kendi iradesi ile yapmadığını beyan etmesidir. Bu demektir ki, duvar altında duran iki yetime ait gömünün varlığı ve bu gömünün belli bir süre daha bulunduğu yerde korunması gereği ve dolayısıyla bunun icabı olan duvarın doğrultma işi, “bilgin kul”a vahy ile telkin edilmiştir.
Yukarıdaki delillere dayanarak peygamber olduğunu söylediğimiz “bilgin kul” için bize bu kıssa dışında bilgi verilmemiştir. Bu durumda “bilgin kul”un Nisa suresinin 164 ve Mümin suresinin 78. ayetlerinde bahsedilen, adı ve kendi hikâyesi bildirilmemiş peygamberlerden olduğu anlaşılmaktadır.
Bu iki âyetten “rahmet” ile neyin kasdedildiğini  öğrendikten sonra görüyoruz ki 65. âyette “biz ona katımızdan rahmet vermiştik” buyuruluyor. Yine aşağıda göreceksiniz 82.  âyette duvar doğrultma olayı Âlim Kul’un kendi isteğiyle yaptığı bir eylem değildir. Duvarın altında iki yetime ait gömünün varlığı, onun korunmasının gereği, onun içinde duvarın doğrultulmasının icabı Alim Kul’a (peygambere) vahy ile telkin edilmiştir. 
 
 
66.   Ayet:
 
  Musa ona: "Doğru yol konusundaki sana öğretilenden bana da öğretmen
  şartıyla sana tabi olabilir miyim?" dedi.
 
Musa ve “bilgin kul” tanışmışlardır. Musa, onun bilgin birisi olduğunu, doğru yolu bulma konusunda kendisine çok bilgi verilmiş olduğunu öğrenmiştir. Ve ondan “doğru yolu bulma konusunda ona öğretilenlerden öğrenmek için”, onun öğrencisi olmayı istemektedir.
 
 
 
 
67 – 68.   Ayetler:
 
  O: “Doğrusu sen benimle beraber olmaya sabredemezsin.
  Ve havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin!” dedi.
 
Musa`nın o yöre ve “bilgin kul” hakkında bilgisinin olmadığı bellidir. Çünkü o bölgeye yeni gelmiş ve “bilgin kul” ile yeni tanışmıştır. Ama “bilgin kul”un ifadelerinden anlıyoruz ki, “bilgin kul” o yörenin insanıdır ve bir takım görevleri vardır. Zira “bilgin kul”, Musa ile birlikte oldukları takdirde meydana gelmesi muhtemel olaylar karşısında Musa’nın, kafasının bu olayları almayacağını ve sabredemeyeceğini öngörmektedir. Yani “bilgin kul”, belli bir görevi ifa etmek için dolaştığı o bölgede, o bölgeyi iyi tanıdığı için, bazı olumsuzluklarla karşılaşabileceğini tahmin edebilmekte ve Musa’nın da bunlara sabredemeyeceğini düşünmektedir.
 
 
69 – 77.   Ayetler:
 
  Musa: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem.”
  dedi.
 
  O: “O halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta
  ki ben sana ondan söz açıncaya kadar.”
 
Pazarlık yapılmış ve “bilgin kul” Musa’nın yanında gelmesine izin vermiştir. Kıssanın bundan sonraki bölümlerinde Musa’nın genç yardımcısından söz edilmez olmuştur.
 
  Bunun üzerine ikisi beraber gittiler; nihayet gemiye bindiklerinde tuttu
  gemiyi yaraladı. Musa: “A, içindekileri boğmak için mi yaraladın onu?
  Doğrusu kötü bir şey yaptın!” dedi.
 
“Bilgin kul”un o çevreyi tanıdığı gibi, gemi sahipleri ve yolcular da “bilgin kul”u tanıyor ve ona güveniyor olmalılar ki, “bilgin kul”un gemiyi yaralamasına engel olmamışlardır. Ne “bilgin kul”, ne de o yöre hakkında bilgisi olmayan Musa ise bu işe karşı çıkmıştır.
Olanlar gayet olağan şeylerdir. Bu olayda herhangi bir olağanüstülük, esrarengizlik yoktur. Kulun gaybı bilmesi gibi bir şey söz konusu değildir.
 
  O: “Demedim mi ki sen benimle beraber olmaya sabredemezsin?" dedi.
 
  Musa: “Unuttuğum şeyle beni suçlama ve bu işimden dolayı bana güçlük
  çıkarma!” dedi.
 
  Yine gittiler nihayet bir delikanlıya rastgeldiler; tuttu onu öldürüverdi.
  Musa: “Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu
  çok kötü birşey yaptın!” dedi.
 
Yukarı dön Göster Suzi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Suzi
 
Suzi
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 28 mart 2006
Yer: United States
Gönderilenler: 150
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Suzi

Ayette geçen “ غلام Gulam” sözcüğünün orijinal anlamı, “Cinsel ilişkiye alabildiğine düşkün ve arzulu olan” demektir. Bu özellik, çocukluk yaşından çıkmış kimselerde olur. Bu da delikanlılık çağıdır. Gulam/ delikanlı sözcüğü, şeyh/ ihtiyar sözcüğünün zıt anlamlısı olarak kullanılır.
Ayetteki “Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın?” ifadesinden, “gulam”ın erişkin birisi olduğunu anlıyoruz. Zira çocuk yaşta birisi başkasını öldürürse ona kısas yapılmaz. Buradaki olay  kısasa uygun görüldüğüne göre “gulam”, çocuk değil erişkin bir delikanlıdır.
Delikanlının öldürülmesine de Musa’dan başka karşı çıkan olmamıştır. Demek ki, “bilgin kul”un delikanlıyı niçin öldürdüğünü o beldenin insanları, öldürülen delikanlının yakınları; ana-babası herkes bilmektedir. Aksi halde bir yabancının gelip de, memleketlerinde kendilerinden bir delikanlıyı öldürüp elini kolunu sallayarak çekip gitmesine kimse kayıtsız kalmazdı. Öldürme gerekçesi ise aşağıda 80 ve 81. ayetlerde açıklanmıştır.
 
  “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?” dedi.
 
  Musa: “Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam, artık benimle arkadaşlık
  etme! Doğrusu tarafımdan beyan edilecek son özre erdin.”
 
  Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek
  istediler. Ancak onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken
  orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa:
  “İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın” dedi.
 
“Bilgin kul” bu köyün veya beldenin yabancısı olmalı ki, köylüler “bilgin kul” ve Musa’ya ilgisiz kalıyorlar.
 
 
78 – 79.   Ayetler:
 
  O: “İşte bu, seninle benim ayrılmamız olacak! Şimdi sana o sabredemediğin
  şeylerin iç yüzünü haber vereyim.
 
  Gemi olayına gelince, denizde çalışan birtakım zavallılarındı. Ben onu
  kusurlu hale getirmek istedim; çünkü ötelerinde bütün sağlam gemileri
  gasp edip alan bir kral vardı.
 
“Bilgin kul”un o bölgeyi tanıdığının bir kanıtı da, bindikleri geminin sahiplerini tanıması ve öteki kıyıda hüküm süren zalim kraldan haberdar olmasıdır. Bunları bildiği için gemiyi yaralamış ve zalim kralın gemiye el koymasını engellemiştir.  Gemi sahipleri ve gemideki yolcular da “bilgin kul”u tanıyıp ona güvenmektedirler ki, ona engel olmamışlar ve gemiye verdiği zararın karşılığını talep etmemişlerdir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, “bilgin kul”un gemideki hasarı kendi iradesi ile yapmış olmasıdır. Bu hususu kendisi de “  فاردت ان اعيبها  BEN onu kusurlu hale getirmek İSTEDİM” diyerek beyan etmiştir.
“Bilgin kul”un buradaki davranışı; “İki fesat tearuz ettikte ehaffi irtikab ile a’zamın çaresine bakılır. Yani, biri büyük diğeri daha hafif iki zarar bir anda söz konusu olduğunda, hafif olan zararı işleyerek büyük zarardan kurtulma yoluna gidilir.”  (Mecelle Madde 28) genel ilkesine göredir. Yoksa burada gaybı bilme gibi olağan dışı bir durum söz konusu değildir.
 
80 – 81.   Ayetler:
 
  Delikanlıya gelince, anne-babası mümin kimselerdi. Onun, o ikisini
  azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korktuk.
 
  İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve
  merhamet bakımından daha yakınını versin.
 
Ayetlerden anlaşıldığına göre delikanlıyı öldürme olayı resmî otoritenin; toplum olarak yasalara göre verdikleri bir karar gereği olmuştur. “Bilgin kul” bu kararın infaz memurudur; tabiri caizse cellâttır. Onun için olayı açıklarken “ فخشينا      korktuk” ve “فاردنا   istedik ki” diye kamuyu içeren, çoğul bir ifade kullanmıştır. Eğer delikanlının öldürülmesi o delikanlının yaşadığı kentte yasal bir icraat olmasaydı, hem delikanlının yakınlarının hem de şehir halkının (kamu otoritesi) “bilgin kul”a gerekli tepkiyi göstermeleri ve onu cezalandırma yönüne gitmeleri gerekirdi.
Gelenekçiler, bu ayetlerdeki “korktuk” ve “istedik” fiillerinin öznelerini uyduramamışlardır. “Bilgin kul”, “Hızır” veya “melek” yapılınca, korkanlar da Allah ile Hızır veya Allah ile melek olmaktadır. Buna rağmen bu sözcüklerin üzerinde durmamışlar olayın üstüne gidememişlerdir.
Bu olayların bilinmeyecek, yadırganacak, batın ilmi vs. gibi açıklanacak bir yanı yoktur. Normal şer’î bir icraattır. Musa “Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın?” diyerek sadece kısas ile insan öldürülebilineceğini ileri sürmüştür. Halbuki şer’an (yasal açıdan) insan, sadece, kısas için öldürülmez. Allah’a savaş açanlar da öldürülür:
 
Maide; 33: Allah ve elçisine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa
          çalışanların cezası ancak öldürülmek veya çarmıha gerilmek ya da el ve
          ayakları çapraz olarak kesilmek ya da yeryüzünden sürülmektir. Bu onlara
          dünyada bir rezilliktir. Öteki dünyada da onlar için büyük bir ceza vardır.
 
Burada 80. ayete dikkat edilirse; “Delikanlıya gelince, anne-babası mümin kimselerdi. Onun, o ikisini azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korktuk.” denilmektedir. Bu ifadeden de delikanlının, mümin anne ve babasını dinden çıkarmak için çaba sarfettiği (Allah ile savaştığı) anlaşılmaktadır. Yani bu durumda Maide suresinin 33. ayetine göre onun öldürülmesi meşru bir olaydır.
 
 
82.   Ayet:
 
  Ve gelelim duvara; o, şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için bir
  define vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için -Rabbinden bir rahmet
  olmak üzere- Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini
  çıkarmalarını diledi. Ve ben onu (duvar doğrultma işini) kendi görüşümle
  yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması!” dedi.
 
Kendisine rahmet (peygamberlik) verilen ve Allah tarafından bilgilendirilen “bilgin kul”, duvar meselesini açıklarken “Onun için ( …….  فاراد ربّك )     - Rabbinden bir rahmet olmak üzere- Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Ve ben onu (duvar doğrultma işini) kendi görüşümle yapmadım.” diye açıklamıştır. Demek oluyor ki, bu üç olaydan sadece üçüncü olay vahy ile bildirilmiştir. Yani “bilgin kul”, sadece duvar doğrultma işini kendi bilgisi ve iradesiyle gerçekleştirmemiştir.
Ayetin orijinalindeki “ وما فعلته عن امرى  ve mâ fealtühü an emrî” ifadesi, tefsir ve meallerin ekserisinde (hemen hemen hepsinde) “ve ben bunların hiç birini kendi görüşümle yapmadım.” diye çevrilmiştir. Bu çeviriye göre üç olaydan hiç birinde “bilgin kul”un kendi görüşü ile davranmadığı, her üç olayda da aldığı vahyle hareket ettiği anlaşılmaktadır. Oysa bu çeviri yanlıştır. Doğru çeviri; “Ve ben onu (duvarı doğrultmayı) kendi görüşümle yapmadım” şeklindedir.
Rivayetçilerin ve dirayetsizlerin yanlış meal ve tefsirlerinin doğru olabilmesi için ayetin orijinalinin “عن امرى  فعلتهنوماVe mâ fealtühünne an emrî” şeklinde olması gerekirdi. Ancak bu takdirde cümlenin anlamı, “Ben onları kendi görüşümle yapmadım” şeklinde olurdu. Halbuki ayetin orijinali böyle değildir.
Üç olayın da vahye dayandığı görüşü, ayetlerin içeriği ile uyumlu değildir. Eğer üç olay da vahye dayalı ise “bilgin kul”, 79. ayette geminin kusurlu hâle getirilme işi kendi tasarrufunda imiş gibi “ben diledim” dememeli ve 80 ile 81. ayetlerde anlatılan “gulam”ın öldürülmesi olayında başkalarını da kapsayan “korktuk” ve “istedik” şeklindeki çoğul ifadeler kullanmamalı idi. Ayrıca bu üç olay vahye dayalı olsaydı, 82. ayetteki “Ve ben onu (duvar doğrultma işini) kendi görüşümle yapmadım.” ifadesi cümlenin en sonunda, “işte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması” ifadesinden sonra olmalı idi. Böylece her üç olay da “bilgin kul”un kendi görüşü ile yapmadığı şeylerin kapsamına girmiş olurdu.
Sonuç olarak rivayetlerin, masalların, menkıbelerin, ayetin orijinal anlamını ihmal ettirdiği anlaşılmaktadır.
Yukarı dön Göster Suzi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Suzi
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

 Alıntı:

    "Sonuç olarak rivayetlerin, masalların, menkıbelerin, ayetin orijinal anlamını ihmal ettirdiği anlaşılmaktadır.Angry

    Sadece yukarıda sayılanlar değil,ek olarak tefsir adı altında yazılan o kadar çok kaynağın da(!)kof olduğu ve Kuranı anlamaya hizmet diye yazılmayıp  çoğunun Kuranı saptırmaya hizmet diye yazıldıkları da ilave edilmelidir.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
Kadim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Gönderilenler: 175
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kadim

Nediyim ki, Allah razı olsun. Allah pisliği aklını kullanmayanların üzerine yağdırsın...
Yukarı dön Göster Kadim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kadim
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

Sn. Suzi,

Bu alıntı, HanifDostlar'da daha önce de yapılmıştı.. Sn. Hakkı Yılmaz'a eleştirimizi o zaman sunmuştuk.. Hangi başlık altında bulunduğunu hatırlayamıyorum.. Araştırmanızı rica ediyorum; çünkü Sn. Yılmaz ciddi biçimde yanılıyor....

Selamlar,

N_S

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Veli,
Hızır,
İlm-i Ledün
Kulların gaybı bilebilmeleri,
Velinin nebiden üstünlüğü
gibi bir çok abuk sabuk inanış, ne yazık ki Müslümanlara kabul ettirilmiştir.
Bizim bu makaleyi yazmamızdaki amaç, işin gerçeğini kardeşlerimizle paylaşıp, kardeşlerimizi İsrailiyat batağından uzak tutmaktır.
ALLAH RAZI OLSUN SUZİ...
 
İŞTE TARİH BOYUNCA KURANDAKİ İSLAMIN YAŞANMASINDAKİ EN BUYUK ENGEL ,VELİSİ ALLAH VE KURAN OLANLARA ORTAK KOŞMAYAN HANİFLERE SELAM OLSUN...
 
 
 
Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
ABCDF
Ozel Grup
Ozel Grup


Katılma Tarihi: 11 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 412
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ABCDF

...
Velinin nebiden üstünlüğü
gibi bir çok abuk sabuk inanış, ne yazık ki Müslümanlara kabul ettirilmiştir...
 
 
Bu ifade de bir tuhaflık yok mu??
 
Sadece Allah'ı ve indirdiği Kitabı otorite olarak kabul eden birisi, Kuran dışındakilere mutlak kesin doğru olarak bakmaz. Kuran dışındaki ifadelerin mutlak doğru olmadığı, Kuran dışındıkilerin doğruluğu tartışılabilir olduğu,  bir inanç sisteminde, Kuranda yazmayan abuk subukluklara inanış ve kesin kabul olabilir mi?
Bunlara inanan ve kabul edenleri müslüman olarak kabul edebilir miyiz?
Kuran dışındaki bilgileri kesin/mutlak doğruymuş gibi savunmak/benimsemek TEVHİDE, TEKİLAH inancına zarar vermez mi?
Yukarı dön Göster ABCDF's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ABCDF
 
Eren84
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 11 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 69
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Eren84

Merhaba,

Yazıyı okumadım; ama göz gezdirirken şu cümleye rastlayınca katkıda bulunmak istedim.

"Ayette geçen “ غلام Gulam” sözcüğünün orijinal anlamı, “Cinsel ilişkiye alabildiğine düşkün ve arzulu olan” demektir. Bu özellik, çocukluk yaşından çıkmış kimselerde olur. Bu da delikanlılık çağıdır."

------------

“ غلام Gulam” kelimesinin geçtiği bir iki âyet:

MERYEM suresi 7. 8. 19. 20. âyetler:

"Ya zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulamin ismühu yahya lem nec'al lehu min kablü semiyya "

"Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya'dır."

"Kalet enna yekunü li ğulamüv ve lem yemsesni beşeruv ve lem ekü beğiyya "

"Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi."

"Kale rabbi enna yekunü li ğulamüv ve kanetimraeti akirav ve kad belağtü minel kiberi itiyya"

"Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?"

"Kale innema ene rasulü rabbiki li ehebe leki ğulamen zekiyya"

"Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi."

Yazıda yapılan tanıma göre Meryem'e ve Zekeriya'ya müjdelenenler Yahya ve İsa delikanlı olarak mı ana karnından çıkıyorlar?


__________________
Mecâzlar Hakikât sanılmış; Hakikât mecazlarda aranır olmuş!..
Yukarı dön Göster Eren84's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Eren84
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

Eren84 Yazdı:

Yazıda yapılan tanıma göre Meryem'e ve Zekeriya'ya müjdelenenler Yahya ve İsa delikanlı olarak mı ana karnından çıkıyorlar?

Sn. Eren84,

Bu yakaladığınız açık, ilgili incelemedeki hatalardan sadece bir tanesi.. İlgilenen arkadaşlar, bu inceleme yazısına daha önce verilmiş cevapları bulabilirlerse faydalı olacak inşaALLAH..

N_S

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats